29 Aralık 2010 Çarşamba

Mutfak


"Benim bu dünyada en çok sevdiğim yer mutfaktır. nerede olursa olsun, ne çeşit olursa olsun, eğer bu bir mutfaksa, eğer yemek yaptıkları yerse bana göre hoştur. ideal olarak iyi düzenlenmiş olmalıdır. pek çok çay peçetesi, kuru ve lekesiz. ışık saçan beyaz fayans.
inanılmayacak kadar kirli mutfakları bile hayret edilecek biçimde severim. yerin her tarafınu kaplayan sevze sukaru; öyle kirlidir ki terliğinizin altı simsiyah olur. tuhaftır, eğer böyle bir mutfak büyükse daha iyi olur. kışı geçirecek kadar yiyecek dolu, yüksek, dev buzdolabının gümüş kapısına yaslanırım. gözlerimi yağ sıçramış gaz ocağından ve paslı mutfak bıçağından ayırıp yukarı kaldırdığımda, pencerenin dışında yıldızlar yapayalnız parıldarlar.
şimdi yalnızca ben ve mutfak kaldık. büsbütün yalnız kalmaktan biraz daha iyi."

"Bir daha asla burada olamayacağım. Dakikalar geçip giderken ben ileriye gidiyorum. Zamanın akışı benim durduramayacağım bir şey. Seçme hakkım yok. Ben gidiyorum.Bir yolcu arabası durdu diğeri kalkıyor Daha tanışacağım insanlar var, bir daha asla görmeyeceğim diğerleri. Sen farkına varamadan giden insanlar var, yalnızca bir yerden bir yere gidenler var. Daha birbirimizle selamlaşırken şeffaflaşıyorlarmış gibiler. Gözlerimin önünde akan nehirle yaşamaya devam etmeliyim.
İçimdeki çocuk tarafın daima seninle olması için bütün içtenliğimle dua ediyorum.

      Bana el salladığın için teşekkür ederim."
ufalan
Kaçmak, değişmek, aşmak sevdemız kendimizi
Bayraklarla,ülkelerle, dillerle falan.
Filmlere romanlara istif halimiz
Her şey değişip büyüdü, biziz ufalan.

Yasaklar
Bir kalemin var elimde ne desem yazacak
Ve bir gönlüm imdat diyen herkese koşacak
Evamir-i ilahiye bir bir saymışda bunu
Kalamamış hiçbir eylem başka yasak koyacak

stormum trooper ım

28 Aralık 2010 Salı

bugün radyolarımızda neler var!

birinci sırada " senden başka"
ikinci sırada "baksana talihe"
üçüncü sırada " ah nerede vah nerede"
dördüncü sırada " delisin"
beşinci sırada " hayat sevince güzel"
günün filmi de zeynep değirmenci oğlunun oynadığı "hayat mı bu"

27 Aralık 2010 Pazartesi

belki de en güzeli böyle
sen ben değirmenlere karşı
bile bile birer yitik savaşçı
akarız dereler gibi denizlere....
belki de en güzeli böyle

26 Aralık 2010 Pazar

Elvis Forever

Konu bulmaya çalışıyordum sonra dedim ki neden konu bulmaya çalışıyorsun zaten biliyorsun ne anlatacağını :) you will always on my mind....

23 Aralık 2010 Perşembe

ben söyliyim benden bir cacık olmaz.
hemen bir tane daha geliyor.
ne kadar çok dırdır ediyorsun ne kadar çok şikayet ediyorsun.
bu kadar sızlanmak yerine neden memnun olmayı denemiyorsun.
belki böylece gerçekten sızlanmayı hakeden insanlar kafalarını dinlemiş olurlar.

bir iç çektim evet.
yeter artık diyorum kendime gelmem gerek diyorum.
her seferinde aynı şeyleri tekrar ediyorum.
ama bir türlü kendime haksızlık etmeyi bırakamıyorum.
adalet ve özgürlük benim için en önemli şeyken
kendime adil davranmıyorum kendimi özgür bırakamıyorum.
kimse bana benim kendime verdiğim zararı vermiyor.
benim kendime yaptığım kadar acımasız eleştirileri kimse bana yapmıyor.,
benim kendime duyduğum öfkeyi kimse bana duymuyor.
ve başkaları beni benden daha fazla seviyor, sayıyor.
her saniye kendime kızmaktan yaptığım şeyleri tartıp durmaktan bıktım.
ama bir türlü son veremiyorum.
"güneş doğacak mıydı acaba... doğarsa yaşadığıma inanacaktım..."
ah bak gene oldu.
şu an bile şu yazdıklarıma bakıp " ne kadar melankoliksin !" diyorum kendime.
içimde kocaman bir savaş var.
yaptığım herşey gözüme batıyor.
sanki bir türlü doğruyu yapmıyormuşum gibi.
hep yanlış şıkkı işaretliyormuşum gibi.
sanki yanlış bir yola sapmışımda içimden bir ses sürekli bana bağırıyormuş gibi.
" gitmeeeee yanlış yoldasın"
ve içimde ki sesle sürekli kavga içindeyiz.
kendime olan kırgınlığım kızgınlığım beni insanlardan giderek uzaklaştırıyor.
giderek düşünceler fazlalaşıyor.
sesler azalıyor.
insanlar giderek silikleşiyor ve bir silüet halinimalıyorlar.
kendimle kalıyorum.
en azından o zaman sadece kendimden sorumlu oluyorum o zaman kimseyi kırıp üzdümmü düşüncesi ile de cebelleşmiyorum.
eğer kendime bu kadar haksızlık ediyor durumda olmasaydım bunları da o kadar büyütmezdim eskiden olduğu gibi kırsamda düzeltmenin yoluna bakardım ama şimdi herşey büyük benim için.
zaman ilerledikçe küçülyorum.
kum saatinin üstte kalan kısmı gibiyim zaman geçtikçe azalıyorum.
yok olacağım günü sabırsızlıkla bekliyorum.
tek istediğim bu kadar boktan bir şekilde yok olmamak.
ahh gene yaptım bak
"sorunlu biriydi derler arkamdan:D yanlız ve sorunlu"
neden kendime bunu yapıyorum?
neden
?
erich froma soracak olursak sevgi bunların özünde yatan.
tek ihtiyacım olan kendimi sevmek.demiştim ya love is all you need.
ama kolay olmuyor işte yazıldığı yada söylendiği gibi olmuyor.
zor oluyor hatta.
zor oluyor.
ama bunda bile kendime suç bulabilirim
yeterince istemediğimi,yeterince çabalamadığımı söyleyebilirim.
çok acımasızım çok
ama sadece kendime.

22 Aralık 2010 Çarşamba

duydum ki hanım kızımızın seneyi devriyesiymiş:D
sessizlik
sessizlik
sessizlik
sessizlik

sessizlik
sessizlik
sessizlik
sessizlik

.......(kaç kere tekrar ettiğinden pek emin değilim)

sessizlik
sessizlik
sessizlik

sessizlik.

neden bu şiire ödül verdiklerini sanırım şimdi anlıyorum

21 Aralık 2010 Salı

yüzünü arayan bedaliza

.......
ölüm mayandandır, kapılardan gelmez
korkma bedaliza
gölgenden soyun, ışıktan arın, geceye sür atını
karanlıkta ağlaşır binbir can
ara yanlızlığını
insan kendi yüzünü anzak yanlızken görür

pencereden renkleri içmeden seher
kalk bedaliza
kalk ki sabah uykularda ölür
ş.a
geçenlerde katarinaya bir kaç deyim öğretmiştim.
bunlardan biride şu idi Dilini mi yuttun?
ama o daha çok şöyle söylüyordu diliinii mii yuutun?
sorarım Dilini mi yuttun?

çarşı heryerde!!!

futbolun f sini duyunca ağzı kulaklarına vardı garibimin brezilyalı ne yapsın kanında var çocuğun futbol:)
ama çok iyi beşiktaşlı olur katia dan :) şimdiden  siyah beyaz en büyük beşiktaş dedirtmeyi başardık:)
hele bir de maç izlesin bak bütün takımı ezbere saymazsa:)
Vintage seviyorum seni ve vintage biscuit senide seviyorum:)
Mintaze gibi oldu ama olsun mintaze teyze alınma seni de seviyorum .
mintaze de pazen gibi:D
duysa keser beni:)
kesmez ki...
kesse de acımaz ki:)

You can dance you can jive

korkularıma yol verdim gelin buyrun sizde geride kalmayın çekinmeyin gelin. hiç bu kadar cömert olmamıştım. hazır hepiniz buradayken bir konuşalım değilmi. her zaman bu kadar kalabalık olmuyorsunuz. teker teker gelmeyin buyrun hepinize yer var.
ama baştan söyliyim oldukça umursamaz davranıcam hepinize hiç birinize pabuç bırakmaya niyetim yok dua edin başım meşgul işim var gücüm var.
biraz keyiflenelim diye dancing queen açtım abba dan  you can dance you can jive having a time of your life...
ve ayrıca şarkı söylemeye bayılırım ben hatta bir zamanlar hayalimdi bir yerlerde çıkıp şarkı söylemek ama nedense kendimi küçük görme beğenmeme bir şeylere burun kıvırmaya başladım başlayalı insanlara öyle olduğunu göstermekten hep kaçtım:) o yüzden çıkıpta şarkıları batırınca içim acır ne yaptın gene bir leşim oldu derim içimden:D
bunlar gereksiz ayrıntılar ama bu günün önemli olayı yaşam pınarımın yazı yazmaya ve okumaya başladığının benim için resmi bir hal almasıdır. bizzat benimle internetten yazışarak konuşmuştur. neredeyse gözlerim doldu ne diyim daha dün gibi ağzından çıkacak ilk kelimeye bakardık , kocaman bezli kıçını kaldırıp paytak paytak yürüyecek mi derdik şimdi geçmiş karşıma yazı yazıyor okuyor.
abartma demeyin yazı medeniyetin simgesidir. ve yaşam pınarım sonunda medeniyete ayak bastı bence kendisi yazmadan öncede kurduğu cümlelerle oldukça medeni bir insandı ama olsun dünya tarihi onu artık sayfalarına medeniyete adım attı diye geçiriyor hem dünya tarihi hem milli eğitim bakanlığı:)
a de bakayım a bir de y de y şimdi birde ı oku bakayım ayııııııııı:D

20 Aralık 2010 Pazartesi

bazıları gevşemek için koyun sayar bende nba takımlarını sayıyorum sırayla atlanta hawks , detroid pistons , boston celtics.......... diyerekten hatta birini hatırlayamadığımda kazara birden bütün dikkatim oraya yoğunlaşmış oluyor böylece bende herneye üzüldüysem gerildiysem yada kafama taktıysam bir süre ondan uzaklaşmış oluyorum.

19 Aralık 2010 Pazar

teşekkürler büyüyorum sizinle....

sanırım en kendimi kaybetmem gereken zamanda kendimi toplamak zorunda kaldım.
iyi mi kötümü bilmem. ama bazıları çok önemsediğimi söylüyor durumları. kendimden çok önemsiyorum değer verdiklerimi.
ama şu 22 kinci yaşıma girdiğim gün  ben neden üzgünüm ?
doğum günleri mutlu günler değil midir ki?
bana yanlış mı öğretmişler?
ben bir şey mi kaçırdım ki?
teşekkür eder ve özür dilemeyi bir borç bilirim...
neden mi özür diliyorum bilmiyorum içimden geldi sadece.......

18 Aralık 2010 Cumartesi

İs there any body going to listen to my story?

All about to girl who came to stay :)
bir yaş daha büyüdüğümü bir gecede anlayamıyorum ama üç yıl sonra mesela bir şeyler çakıyor kafanda:D
doğum günü hediyesi olarak narnia ya bir ziyaret yapmak ve aslana sarılmak istiyorum:D yada shire adlı hobit kasabasında çimlerin üstünde çıplak ayakla yürümek istiyorum. ama fon müzikte enya da istiyorum.çok mu şey istiyorum.Rüyamda görmeye de razıyım:)

16 Aralık 2010 Perşembe

5-la vie en rose hem dinlemek hem izlemek için;)
6-life as a house.
7-ultimo tango in parigi.
8-house of D
1- little miss sunshine
2-finding neverland
3-chocolat
4-i am sam

15 Aralık 2010 Çarşamba

limit sonsuza doğru.

bu dünya üzerinde sonsuz olan bir şey varsa oda sorun ve sıkıntıdır. her zaman mutluluk , güzellik  hemencecik geçer bu kadar az olan bir şey unutulur çabucak ve sorunlar patır patır gökten yağar.
yağdır mevlam sorun desen bu kadar yağmaz.
ve sen ne kadar çabalar gerilirsen o kadar fazlasını isterler senden.
sen bunalırsın ama daha fazlasını yapmadığın için suçlanırsın.
zırt mesaj atmadın.
zırt aramadın.
cep telefonun dan nefret etmekle kalmıyorum bunu bulan adama sövüyorum şu anda.
lütfen mektupla haberleşin benimle.
lütfen imkanınız varsa bana güvercin yollayın.
hatta bir ateş yakın dumanla anlaşalım.
insanların teknolojinin bokunu çıkarmasını anlamıyorum arkadaş.
facebook  ta ilişki durumumu güncellemeden başgöz olamıyorum , sn başına 300 karakter mesaj yazamassam sevdiğimi anlatamıyorum. ben böyle teknoloji kullanıcısına yılın koyunu ödülünü vermemde ne yaparım.
Bağışlayın beni sınavlarım kendimi parçalara ahh ayıramadım...

14 Aralık 2010 Salı

Ben esmeri badem ile
Ben esmeri findik ile
Ben esmeri fistik ile
Beslerim

12 Aralık 2010 Pazar


       Gecesinde uyunmamış bir sabah da en iyi ne gider Müzeyyen Senar
                         "ben seni unutmak için sevmedim" le radyolarımızda  
(ah keşke o hafif cızırtılı radyolarımızda olsa yada gramafonlarımızda)
 TADAAAAAAAAAAAAAAAAAA

kaplumbağa adımlarıyla ve biraz da korkakça ama olsun.
benim adımlarım onlar.
tosbağa adımlarımla ilerlemeyi seviyorum.
o yüzden pişman değilim orda olmadığım için.
tamam biraz pişman olabilirim. belki şimdi tavşan gibi koşacaktım.
ama kendim başarırsam şanslı , mutlu, çok mutlu tosbağa olacağım.

11 Aralık 2010 Cumartesi

Dream On

Eskiden , uzak çok uzak bir galaksideyken çok güzel rüyalar görürdüm. Ekşın , kovalamacalı filmler gibi olurdu. hatta arada tuvalete kalkar kaldığım yeri unutmayayım diye düşünürek istemsiz olarak dönüp yattığımda rüyam devam ederdi. dünyayı tehlikeli nükleer silahlardan kurtarırdım. ejdarhalarla pitonlarla savaşırdım. Neo ile binaların arasında koştururdum. adrenalin en uç noktada olurdu.
bir keresinde kocaman basilisk gibi gözleri sapsarı bir piton evimize girmişti. gözlerine bakmamanız gerekiyordu. onunla o kadar savaşmıştım ki uyandığımda yatakla boğuşurken bulmuştum kendimi.
ard arda üstüme uçan dev tasolarla savaşmıştım. evimizi saran militanlara karşı kurşunların arasında ailemi korumuştum. bu rüyaları görmek eğlenceliydi.
artık o rüyalardan göremiyorum. bu çok üzücü. hatta artık rüya görmek istemiyorum. çünkü en son rüyamda ailemin her üyesi yalan rüzgarından bir rol çalmış gibiydi. ve ben salak gibi oradan oraya koşturup karnıma düşmüş kocaman bir taşla yaşıyor gibi olanları anlamaya çalışıyordum.
ne zaman rüyalarımın yayın akışı değişti. rüyalarımı kontrol eden bir rütük varsa bunların yayından kaldırılmasını talep ediyorum. bilimkurgu, fantastik, ekşın iyiydi. hatta biraz romantik komedi de alabilirim ama bu ne ya. aşk-ı memnu, yalan rüzgarı, yaprak dökümü istemiyorum.
Var olmanın dayanılmaz hafifliği diye bir şey var mı ayrıca. çünkü ben varlığımdan dayanılmaz bir hafiflik duymuyorum. kesin bende bir sorun var. defolu üretimleri geri alabiliyor musunuz? Eminim anne ve babalar böyle bir şey olsa çok mutlu olurlardı:)  bunu yapamamışız geri verelim haydi tekrar deneyelim :) şaka bir yana tabi ki böyle düşünmüyorum . bende bir sorun varsada kesin hata üretimde değildir, kullanıcı hatasıdır.
Ama ne yapayım arkadaş bir kullanım klavuzum yok ki. yada hayatın bir kullanım klavuzu yok ki. if böyleyse şöyle yap. şu sorunla  mı karşılaştınız yardım destek hattımızı arayın. ve karşına bir telesekreter çıksın sende küfret dur.......
bütün bunlara rağmen seni anlayan insanlar varsa bu gerçekten insanı şaşırtıyor. şahsen ben o insanlara zilyon protokol dili bilen c3po gözüyle bakıyorum. beni acayip şaşırtıyor bu tip durumlar. Bir film sahnesini yaşamak gibi. august rush filminin sonunda konuşmazlar bakarlar sanki akılları ortaya dökülüyormuş da okunuyormuşcasına dilsiz bir anlaşma vardır. tamam biraz yeşilçam vari gelebilir ama oluyor ve şaşırtıyor insanı. bütün korkulardan, şüpheden, vesveseden arınmış bir bağlantı, saf(berrak) bir anlaşma şekli. sözcükler bazen herşeyi berbat ediyor. eğer bir Shakespeare değilseniz yada bir Nazım  sözcükler basit ve yavan ve yetersiz. ya da bana öyle geliyor çünkü  bazen kendimi ifade edebilmem için bir kaç dili birleştirmem lazım gibi geliyor. ve karşıda kine biyolojik işartlerle fizyolojik belirtilerimin bir çıktısını göstermeliyim:)(tamam abartmıyorum o kadar)
sözün özü hayat , anlaşmak zor ve garip.

10 Aralık 2010 Cuma

Bir ah çektim derinden yer titredi yerinden .....
pardon
bir ohh çektim derinden yer titredi yerinden...
Orkidem mevsimi geçtiği için yapraklarını döktü .
tembihlendiği gibi 3. boğumdan kestim.
ama sanırım ben onu kış uykusuna yatan ayılarla karıştırdım.
su vermeyi unuttum güzelim  çiçeğe.
üzgünüm orkide
yarın ilk işim seni suya yatırmak olacak.

irademi kullanıyorum şu anda . hatta şimdi bach açıyorum bu müziği kapatıp. ne oluyorum konsantre meyvesuyu oluyorum en portakalından .... portakal orda kal orda kal... aklından bile geçirme.... kafanı oraya da çevirme .... hiperaktivitel aktiviteler .....
pınar ve arzu ile sıcak dakikalarda geçirmek istemiyorum hey sizde gidin........
git başımdan fırsatçı kamil ve iktidar la büyüklükle küçüklükle yada esneklikle ilgili mailler gidin başımdan. terk edicem bu hotmaili ben ama terkedicem hepinizi aaaaaaa sinir oldum ama insanın bir sabrı var arkadaş.

Para Sempre (Hasta siempre)







Arjantin Buenos Aires
gidicem ben oraya bir gün.
bir fikir düştümü insanın aklına muhakkak gerçekleşmenin yolunu bulur çünkü.
oraya gideceğim tango yapacağım, o güzel şaraplarından ve biralarından içeceğim , muffinlerinden yiyeceğim tarihlerini göreceğim o eski yapıların arasında dolaşacağım dolaşacağım dolaşacağım kendimden geçeceğim biliyorum:)

9 Aralık 2010 Perşembe

8 Aralık 2010 Çarşamba

İki ters iki düz

proje yapmamak için binbir türlü bahane bulurken sonunda içime ören bayan kaçtı...!
çık ordan çabuk ören bayan ben sana göre değilim bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla..



aslında ona kızgın değilim, buna da kızgın değilim. benim derdim onunla yada bununla değil. kendime kızgınım herşeyi bu kadar karmaşık hale getirdiği için. hayat o kadar da ciddiye alınacak bir şey değil çünkü. kendime kızıyorum çok fazla ciddiye aldığım için. kendi yüreğimi ezdiğim için hayat karşısında. sahip olduklarıma arkamı dönmeye kalktığım için kendime kızıyorum.kendim olmak bu kadar zorlaştığı için kendime kızıyorum sadece. bütün bunları düşünmek zorunda kalmama kızıyorum. sürekli başka bir zamanda olmayı düşlemek yerine olduğum zamanla bütünleşmeye çalışmadığım için kendime kızıyorum. önemli olanın zaman değil ben olduğumu bildiğim halde halen çok bir derdim varmış gibi sızlanmama sinir oluyorum.içimde ki harebeyi kimseler görmesin diye sevdiğim insanlara karşı sert olmamı sevmiyorum. onlara yeteri kadar nazik olamadığım için istemeden bazılarını tedirgin ettiğim için, onları kendimden uzaklaştırdığım için sinir oluyorum.  sinir olduğum için mutluyum ama en azından bunu yapabiliyorum.
sızlanmaktan, sürekli eleştiren, karamsar olan, başkalarına bakarak kendini yargılayan ve kendini başkalarına göre yönlendiren insanlardan olmak istemiyorum. kendimden uzaklaşmak istemiyorum. o yüzden savaş başlatıyorum. buyrun bakalım hodri meydan.
all you need is love , love , love  love is all you need
geçip giden buuuu zamanları huuuuuuu bir yerlerde bulsam........
Erken kalk!
Erken kalk!
Erken kalk!
Havanın aydınlandığını bir kere de gözünü uykudan açarken gör!

7 Aralık 2010 Salı

before sunrise...
bütün gece anılarını serptiğin o sokaklar güneşin ışığı altında boşalır fon müzikle birlikte o sokaktaki cafe, o ara sokaktaki  üzeri boş tahta sandık yalnız kalır. trende biri durupdururken gülümsüyordur.
9 yıl sonra
before sunset...
- bebeğim sen o uçağa geç kalacaksın, dup dup di dup!
- biliyorum.

5 Aralık 2010 Pazar

Bir dost bir arkadaş kazanmak çok zaman gerektirir. Tam olarak ne zaman olduğunu anlamazsınız bu yüzden uzun vadede bir şekilde içinize işleyerek gerçekleşir. Ama kaybetmek öyle değildir. Birden kaybedebilirsiniz çok hızlı olur.Bir hatanızla , tek bir şeyle. Bütün yaşanılanlar konuşulanlara birden koca bir öyküye son verilir gibi nokta konulur. Bazen bir anlaşma edasıyla son konuşma yapılır, genelde öfkeli ,şanslıysanız güzel bir konuşmaya hak kazanırsınız . Bazen se bir şey söylenmez ama anlar iki tarafta kendince bir şeyler ve yer altında ki cadılar kesiverir makaslarıyla arada ki yaşam bağını.
Ben kazanma işinde iyi miyim o kadar bilemem ama kazandıklarını elinde tutamadıktan sonra ne kadar anlamı var acaba?. Ve ben kesinlikle kaybetmekte çok iyiyim. Küçükken de hep bir şeylerimi kaybederdim , en azından artık eşlarıma sahip çıkabiliyorum , bir kutuya koyuyorum onları, tabi insanları bir eşya gibi kutulara hapsedemezsin  ki öyle olsun istemem de onların özgürlüğünü isterim . Ama özlüyorum kaybettiklerimi . Sanki her giden bir parçamı alıp gidiyor. Acaba eksiliyor muyum diye düşünüyorum bazen, eksilmekten çok çoğalıyorum gibi geliyor. Sadece çoğalmanın böylesi acı veriyor ...

4 Aralık 2010 Cumartesi

Herşeyi bırakıp koşarak uzaklaşmak istiyorum burdan. bu zamandan bu mekandan bu insanlardan ve şu an ki kendimden. gidip kaybettiğimi yakalamak istiyorum. ve ait olduğumu hissettiğim bir yaşama başlamak istiyorum yeniden. kaç yaşında olduğumu yada kaybettiklerimi önemsemeyeceğim eğer ait hissedersem ,o zaman maddi hiç bir şeyin önemi kalmayacak zorluklar göğüs germeye değer olacak. aklım 10 duygunun arasında kalmayacak üzülecek sede üzülecek ama o üzüntü bana ait olacak ben üzüntüye ait olacağım. her şey gerçek gözükecek gözüme. sanki hayatımda silikleşmiş bir dumanmışım da akıp giden sahnelerin arasında bir sis gibi dağılıyormuşum hissi olmayacak. peki başkaları bunun benim için en iyisi olduğu konusunda hemfikir mi acaba. acaba gerçekten benim için en iyisini isteyip kendilerini bunun dışında tutabilecek beni özgürlüğüme salıverecek kadar bencilliğinden arınmış birisi var mıdır? keşke olsaydı ama insanlar benciller maalesef siz yok olabilirsiniz , yeter ki onlar yaşamaya devam etsinler.
Mutlu etmeyi seviyorum, bedenime 3 beden büyük alınmış gibi duran eğreti hayatımda birilerini mutlu etmeyi seviyorum ama peki ya benim mutlu olup olmadığımı kaç kişi önemsiyor işte bu soru bazen çok kafamı kurcalıyor. eğer onlara uzaklaşmak istediğimi söylesem acaba kaçı anlayışla karşılar beni?

3 Aralık 2010 Cuma

Sevincik Oyunu


Pollyanna nın türk versiyonu olan eski bir türk filmi vardır hatırlayanlar hala vardır. işte o filmde kabinlerden fırlarlar, kolkola girip şarkı söylerler , sokaklarda koşturarak müzikal bir hayatın varlığına inanasınız gelir:)işte o filmi çok severim ben. o filmde huysuz amcanın  yada teyzenin huysuzluklarına rağmen sevilmeleri çok sıradışı gelir bana. çünkü normal hayatta bunun karşılığını pek görmem. gerçek hayatta insanlar aksini söyleselerde aslında dürüstlükten ve salt insandan hoşlanmazlar. onlar yalan gülücükleri yeğlerler genelde. dürüstçe ve içten gelen bir çaresizliği sahte bir gülüşe değişebilirler. işte ben o filmde kızın o huysuzluklarına rağmen onları sevmesine bayılıyorum:)İnsanlara sevgisini verdiği halde hiç azalmamasına bayılıyorum.

2 Aralık 2010 Perşembe

pahabiçilemezler listesi

sabah kalktığınızda güzel ve mayhoş bir elma eşliğinde en sevdiğiniz çizgi filmi izlemek,
annenizin havuçlu keki, yada elmalı tartını kocaman bir bira bardağı dolusu süt ile içmek,
kışın dışarısı karla kaplanmışken sıcacık evinizde pencereden dışarıyı izlereyerek ev yapımı elmalı tarçınlı ıhlamur çayı içmek.
hayatınızda çok önemli olan bir insan için hayatınıza süper koşmak diye bir deyim sokup bunu uygulamak...

Galadriel ne der bilirsin..

I amar prestar aen, han mathon ne nen, han mathon ne chae, a han noston ned gwilith..
Dünya değişiyor bunu suda hissedebiliyorum, bunu toprakta hissedebiliyorum, havada koklayabiliyorum... eskilerden pek bir şey kalmadı zira hatırlayanlar artık yaşamıyor...

sözcük kaç paraparapom

hapisliğin ne demek olduğunu en iyi sözcükler anlıyordur. yasaklı kelimeler, tabular, söylenmemesi gerekenler her koğuşta sıkışmış bir sözcük var.