Bu hafta sonu büyük bir hevesle beyoğlu sahaflar şenliğine gitmek için hazırlandım.
Gitmeden de Ali ustaya uğrayayım şu emektar Zenitimi göstereyim dedim, diyaframında sıkıntı var
diye düşünüyordum ama sadece evham yapmışım.
hazır gelmişken şu makinaya bir flaş bir de dar açılı mercek alayım dedim ki bizim makina flaşı takınca
kısa devre yapmaya başladı, ben tam malağa düşürmüşüm, içimden diyorum hay aksi ne güzel
fotoğraflar çekecektim şimdi sahafların arasında,
Tam ben böyle boynu bükmüş ikene Ali usta diyor ki ben sana senin kinin aynısı bir Zenit ET vereyim
sen onu al git onunla çek fotoğraf akşama getirirsin..
İçimden diyorum Ali usta sen adamın dibisin...
Bir heves gidiyorum da Yeni mercek eşşek kadar zaten ancak alışmışım benim makinanın ağırlığına bu mercek temelli eşşek ölüsü gibi maşallah, bir fotoğraf çekmek için illa arkama bir duvar alacam.
Aynı Beyoncenin ilk zamanları gibiyim oda böyle eski kliplerinde hep bir duvara dayanırdı falan.
Neyse uzun lafın kısası sahaflara varalım diyoruz ama biraz yoruluyoruz "ARA" kafeye gidip oturuyoruz,
ve bir de bakıyoruz ki üç kadın Ara Güler'in kitaplarını almış imzalatmak için adamı bekliyorlar ve
harbiden de Ara Güler geliyor imzaliyor ve gidiyor oturuyor bir masaya,
Diyorum ne güzel ya kafve işletir gibi elinde gazatesi geçiyor bir masada takılıyor.He bu arada bir ayrıntıyı atladım adamın boynunda dijital küçük bir makina asılı idi :)
Laf bir türlü Sahaf şenliğine gelmiyor çünkü ben bir şey göremedim, John Lennon'un kitabını bulamadım,
Onu geçtim şöyle eski basım bir Üç Silahşörler de bulamadım, bunun dışında genele olarak da vasat buldum yada ben geç gittiğim için öyle idi bilmiyorum tek ilgimi çeken şeyler plaklar oldu, Queen'in Hot Space albümü öylece karşımda idi ve ben sadace bakıp geçtim ne yazıkki, Hot Space ne ki, daha "Greatest Hits", "The Game", "Jazz" albümleri Pink Floydun "Dark Side of The Moon" Beatles'ın albümleri, Abbalar, Elvilsler, Sonra Selami Şahin :)
Akşam bir koşu Ali Ustaya makinayı bırakıp benimkini almaya gidiyoruz bir bakıyoruz Ali usta karşıdan geliyor, diyor ben gelicem siz geçin oturun, biraz sonra Ali Usta geliyor diyor ki bana sen al bu makinayı kullan senin makinanın daha işi var, merceğine de bakayım ben bunun, sende madur kalma aynı makina zaten elinde ki git kullan, Makinanın başına bir şey gelir diye de dert etme gelirse gelir sorun değil..
Ben tamam diyorumda içimden böyle hem azım yarım karış açık kalmışlık hissi,
Hem böyle sevinçliyim...
Bu yetmiyor bir de diyor ki bak elimde bir Holga var bir gün de gelirsin sabahtan bunu veririm bununlada çeker akşama getirirsin, bunun değişik filtreleri var diye de anlatıyor ki ben mezt oluyorum orada :)
Adamın boynuna atlayacam size baba diyebilir miyim diye :D
Oradan ayrılıyoruz ama karnımız deli gibi aç, diyorum benim balıkçıya gidelim, Yunus balıkçı,benim gemilerim olursa eğer birini olara vereceğim anlaştık çok uzun zaman önce :)
Orada tam hamsi ekmeklerimizi yiyoruz bir akıllı evlenme teklifi ediyor, sarkıtmış Galata köprüsünden bir
pankart
"Şu yalan dünyada tek gerçeğim sensin benimle evlenir misin ?" Baya bir dalga geçiyoruz çocukla inş kabul etmiştir hatun.
oradan karaköy Güllüoğlunda bir tatlı bizi öldürür diyerek ben sütlü nuriyemi,böceğim bakvalasını yiyor ve geri dönüş yolculuğuna başlıyoruz.